Bizimle balığa çıkarken bunlara dikkat edin!
- Tekneye mutlaka altı lastik bir ayakkabı ile bininiz.
- Lütfen yemleri küpeştede kesmeyiniz. Yemlerin kesileceği özel tahtalardan kullanınız.
- Kaptandan yemleri kesmesini, temizlemesini, oltaya nasıl takılması gerektiğini tarif etmesini isteyebilirsiniz.
- Tutulan balıklar tutana aittir. Kaptanın tuttukları kaptanın, misafirlerin tuttukları misafirlerindir.
- Hem sabah suyu, hem aksam suyu iki ayrı tur olarak denize açıldığımız için, saat 12.00 den sonra avlanalım diye ısrar etmeyiniz.
- Çok balık yeri gezmek yerine, çevrenizdeki teknelerin hareketlerine bakınız, çevrenizdekiler de sürekli bir yer değiştirme çabası içindeler ise, o gün balık avının bir zevki olmaz, havada suda bir şey var, balık etkilenip yeme atlamıyor demektedir.
- Biz sizin balık tutmanızı sizden daha çok isteriz. Çünkü her gelen arkadaş, balık tuttuğu müddetçe belgesellerimizi, maceralarımızı daha keyifli çekeriz.
Kalamar Avcısı
BU BİR SEVDA, BORA DEDİĞİN ON DAKİKA
Hava sakin, deniz dümdüz,
Denizhan baktı, ufuk çizgisi karardı.
-Olmaz abi, bir balık daha!
Bekler mi hava, başladı deniz oynamaya.
Bekle bizi bir balık daha.
Çalıştır motoru Yusufhan.
Kardeşim, değer mi bu kadar cefa bir balığa.
Bu bir sevda, bora dediğin on dakika.
N’olur abi, çıkalım tekrar balığa.
BU BİR SEVDA BORA DEDİĞİN ON DAKİKA
2002 yılı Ekim ortalarıydı, hava o kadar güzeldi ki, deyim yerinde ise Deniz Çarşaf gibiydi, Eşim Benan , o zaman 2,5 yaşında olan Yusufhan, 9 yaşında olan Denizhan ve 14 yaşında olan Yeğenim İsmet ile Uzunada Mordoğan arası balık avına çıktık. Ben bir dip oltası ile Mercan Karagöz ve kalamar avlıyorum, Yusufhan elinde kısa bir misina ucuna bağlamış olduğunuz bir sinek iğne ile balık tutmaya çalışıyor, eşim, Denizhan ve İsmet ise mütemadiyen at çek kupes tutuyorlar, öyle ki 3-4 kaç iğne var ise kupes doluyor, Mordoğan Miçi mevkiine, Güney yönüne bir baktım kapkara, saat daha 14.00-14.30 toparlanalım dedim, hanım ve çocuklar bir tane daha, bir tane daha derken 15 dakika daha oyalandık, Mordoğan’a da 15 dakika mesafedeyiz, altımızda 6,5 metre bir tekne, 9 beygir pancar motoru var, motoru çalıştırdım, demiri topladım, yola koyuldum, hava geliyor belli oldu, ama teknede iki adet can yeleği var, iki küçük çocuk, yeğenim, onlar üç, iki de biz beş kişiyiz, can yeleklerini çocuklara versem, onları kafamda geçirirken, beşinci dakikada rüzgar hissedildi, 6’ıncı dakikada bora’nın içine daldık, ama ne hava rüzgar denizi bembeyaz yapmış alıp yüzümüze fırlatıyor, yağmur taneleri deydiği yeri sanki deliyor, gözgözü görmüyor, havanın güneybatıdan geldiğini bilmesem kendimizi hava ile birlikte Midilli’de bulurdum herhalde, Ufaklık hanım ile benim aramda Denizhan’a tembihlemişim kıç üstünde bağlama halkası var sıkı sıkı tut bırakma diye, İsmet Baş altına doğru bir yerde nerden çıktım denize der gibi sıkı sıkı tutunmuş bana bakıyor, (sonradan öğrendim ben 2001 yılında Kalp zarı iltihabı (perikardit) rahatsızlığı geçirmiştim, ihtihap eksilmeyince ufak bir operasyon ile o iltihap alınmıştı) İsmet içinden amcam şimdi kalp krizinden ölür ise ne yaparım nasıl yaparım, neler olur, gibi şeyler geçiriyormuş. Bize çok uzun bir süre gibi gelmesine rağmen Bora’nın içinden çıktığımda tam Mordoğan Balıkçı barınağının girişindeydim, Abim Cüneyt (İsmet’in Babası) bir Gırgır’a binmiş Barınaktan çıkmak üzere, öyle bir hava bir daha görmedim ama Neden Kişi Başı Can Yeleği istendiğini öğrendim ve o günü şiirleştirmeye çalıştım. Karanfilli Cem Kaptan (Cem Liman) www.kalamaravcisi.com